“O’nun çağrısından doğan umudu, kutsallara verdiği mirası yüce zenginliğini ve iman eden bizler için etkin olan kudretinin aşkın büyüklüğünü anlamanız için, yüreklerinizin gözleri aydınlansın diye dua ediyorum. Bu kudret, Tanrı’nın, Mesih’i ölümden diriltirken ve göksel yerlerde sağında oturturken O’nda sergilediği üstün güçle aynı etkinliktedir (Efesliler 1:18-20).”
İsa Mesih’e benzeme tutkusu Hristiyan’ın genetiğinde bulunan bir nitelik olarak varlığını korudukça, Mesih’in doluluğundaki olgunluk düzeyine eriştirecek nitelikleri iman yaşamına doğal biçimde getirir. Bu tutku, benlik tarafından baskılanıp mutasyona uğratılmadıkça İsa Mesih’e ait öğrencilerin ruhsal gelişmesini, karakter değişimini sağlayacak; hizmet gerçek anlamda bir tanrısayarlık kazanacaktır. Öyleyse “İsa Mesih’e benzemek deyince ne anlıyoruz?” sorusu ve soruya verilen yanıt her imanlı için geçerli ve önemlidir.
Kutsal Kitap insanın Tanrı’nın suretindeki özelliklerini kaybedişini günah ile açıkladığına göre, İsa Mesih’e benzememenin asıl nedenini “Hristiyan’ın yaşamında günahlı benlik etkisine” bağlayabiliriz. Ve buna bağlı olarak da çözülmemişi benlik sorunları imanlının Rab ve kendisiyle ruhsal ilişkisini doğrudan etkiler; davranışlarına, kilise, toplum ilişkilerine de acılık olarak yansır.
İmanla aklanma, İsa Mesih sayesinde Tanrı’yla barışmak bizlere “Tanrı’nın yüceliğine erişme umudunu” vermesi benlik ile kutsallık arsındaki gerilimin çözülmez olmadığını ifade etmektedir. Sahip olduğumuz bu “Umut düş kırıklığına uğratmaz. Çünkü bize verilen Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı’nın sevgisi yüreklerimize dökülmüştür (Romalılar 5:5).” Yaratılışta sahip olduğumuz Rab ile doğrudan ilişkiye kavuşturacak kutsallaşma ile yaratılıştaki benzeyişten uzaklaştıracak günahın uzantısı benlik sorunları, imanlının önünde tercih seçenekleri olarak durmaktadır. Kuşkusuz iki seçenek arasında benzeyişi sağlayan kutsal kılınmadır.
İsa benzemenin (ve ruhsal büyümenin) önündeki öncelikli engel olarak bir konudan söz edilecekse iman yaşamında tövbe ya da tövbesizliğe bakmalıyız. İmanlı tarafından ‘tövbe’ benzeyişe kavuşmak için anahtar rolünü üstlenmektedir. Tövbe insanları İsa Mesih’e yaklaştıran, Tanrı sözü ve Kutsal Ruh’un etkinliğiyle insanların yaşamını kökten değiştiren pratik bir deneyimdir. Tanrı değişimi sağlamak için gereken her şeyi yaptığından geriye insanın yüreğiyle ve aklıyla O’na itaat etmesi kalmaktadır. Kutsal Ruh günahkara, günahlarından kurtuluşu için Rab’be itaat etmeyi sağlayan ilk hareketi verir ve günahlı karakter özelliklerini değiştirecek tohumunu çatlatır: “Gerçeğin bildirisini [Tanrı sözünü], kurtuluşunuzun Müjdesi’ni [İsa Mesih’in çarmıhta günahlarınıza karşılık ölüp, dirildiğini] duyup O’na iman ettiğinizde, siz de vaat edilen Kutsal Ruh’la O’nda mühürlendiniz. Ruh, Tanrı’nın yüceliğinin övülmesi için Tanrı’ya ait olanların kurtuluşuna dek mirasımızın güvencesidir (Efesliler 1:13-14).”
İsa Mesih’e benzeyiş göksel bedenlerimize kavuşunca tamamlanacaktır. Bu ara dönemde Tanrı İsa Mesih’e iman eden Hristiyan’ın yaratılıştaki konumuna dönüşü için gereken her şeyi yapmıştır. Günahın yargısını kaldıran ve şimdi göksel yerlerde bulunan Rab İsa; iman edende konut kuran, kurtuluşun güvencesi, Mesih’i mezarda dirilten Kutsal Ruh aynı kudretle her türlü benlik sorunu yenmek üzere her imanlıda lütufla etkindir (Efesliler 1:18-20).
İsa Mesih’e benzemek, ruhsal armağanların Hristiyan yaşamında görülmesiyle ilişkilendirilmesi heyecan yaratmasın karşın günah-benlik sorunların çözümünde kutsallaşmanın öncelikli yerini alamaz. Çünkü armağanlar Rab’bin Egemenliği’nin anlaşılması için kendi tanıklığını verdiği, hizmeti desteklemek amacıyla Hristiyan yaşamına giren, süreklilik içerebilecek ya da içermeyecek, hizmet deneyimlerini oluşturur.
İsa Mesih’in acılarına ortak olmak da O’na benzeyişin başka bir boyutunu oluşturur. “Ölümünde O’nunla özdeşleşerek O’nu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek ve böylece ne yapıp yapıp ölümden dirilişe erişmek istiyorum” ayetleri, metin içindeki bağlamında değerlendirildiğinde vurgu göksel bedenlere kavuşmak ve benliğin öldürülmesindedir. Çünkü “O her şeyi kendine bağlı kılmaya yeten gücünün etkinliğiyle zavallı bedenlerimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer hale getirecektir” ve o zaman bizler için benzeyiş gerçek anlamını kazanacaktır.
İsmail Kulakçıoğlu
Bu yazı E-manet Dergisi 44. sayıda yayımlanmıştır.