Ortodoks, Katolik, Protestan

Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık Arasındaki Farklar Nelerdir?

Ülkemizde en çok merak edilen konulardan birisi 3 temel Hristiyan mezhep olan Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık arasında ne fark olduğudur. Bu makalemizde bunlara değineceğiz. Öncesinde tabi ortak olduğu noktalardan bahsetmekte fayda var.

Katolikleri, Ortodoksları ve Protestanları bu mezheplerin birer parçası yapan özelliklerden daha önemlisi bu mezheplere mensup her bir bireyi Hristiyan yapan özelliklerin olmasıdır. Bu üç mezhep de temelde ilk günah (orijinal günah) kavramına, Üçlü Birlik (Baba – Oğul – Kutsal Ruh) kavramına, İsa Mesih’in Tanrı’nın beden almış hali olduğuna, günahlarımız için dünyaya gelip, çarmıhta ölüp, üç gün sonra dirilip, göğe yükseldiğine ve gelecekte yargılamak için tekrar geleceğine inanırlar. Kısacası Kutsal Kitap ve İznik İnanç Bildirgesi bu üç büyük mezhebin birleştiği iki temel kaynaktır ve Hristiyan olmak için yeterlidir. İznik İnanç Bildirgesi’ne bu linkten ulaşabilirsiniz.

Katolik ve Ortodoks Kiliselerin Bölünmesi:
Kiliseler arasındaki bölünmeye başlamadan önce Roma ve Kilise tarihinden bahsetmemiz gerekiyor. Bilindiği gibi Hristiyanlık MS 1. yy’da Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde doğup büyümüştür. MS 3. yy’ın sonuna yaklaştığımızda İngiltere’den başlayıp Batı ve Doğu Avrupa’yı bütün Akdeniz kıyılarını (Avrupa, Afrika ve Orta Doğu), Anadolu’yu kapsayan çok geniş bir toprak üzerinde egemenlik sürüyordu. Bu da yönetimi zorlaştırıyordu. İmparator Diocletian bu yönetimi kolaylaştırmak için MS. 285 yılında Roma İmparatoruğu’nu önce Batı ve Doğu olarak iki temel yönetim bölgesine sonra da her bir temel yönetim bölgesi’ni ikiye bölerek Tetrarki yani dörtlü yönetim sistemine geçmiştir. Bugünkü Yunanistan toprakları ve doğusu yani Doğu Roma Yunanca konuşan bir kültürden oluşuyordu. Yunanistan’ın batısında kalan topraklar daha çok Latince konuşan bir kültürden oluşuyordu. Bu iki büyük bölge arasında dil ve kültürden dolayı doğal bir farklılık zaten mevcuttu.

Kilise tarihinin ilk 300 yılında Roma İmparatorluğu’nda yasak olan Hristiyanlık MS. 306 yılında Konstantin’in imparator olmasıyla son buldu. Hristiyanlık artık yasak bir inanıştan çıkıp yasal hale gelmişti. Sonrasında Konstantin Roma İmparatorluğu’nun başkentini Roma’dan Konstantinopolis yani İstanbul’a taşır. Hristiyanlığın büyümesiyle beraber dünyada en büyük Hristiyanlık merkezleri Mısır’da İskenderiye, Anadolu’daki Antakya, Roma ve Konstantinopolis yani İstanbul’da bulunuyordu ve bu dört ana merkez tamamıyla eşitti. Başlarında Baş Episkoposlar bulunuyordu ve Papa olarak adlandırılan Roma Baş Episkoposu da bu eşit episkoposlar arasındaydı.

MS. 476 yılında Batı Roma barbar akınlarıyla tamamıyla yıkılmıştı. O dönemki Batı Roma topraklarına yerleşen farklı barbar grupları Hristiyanlığı ve Latin kültürünü benimsemişlerdi. Bu arada Doğu Roma İmparatorluğu İstanbul’un liderliğinde bir bütün olarak kalabilmişti. 8. yy’da İslam’ın ve İslam Devleti’nin Arabistan’dan başlayıp Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Anadolu’nun bir bölümünü fethetmesiyle Doğu Roma İmparatorlu topraklarında bulunan iki büyük Hristiyanlık merkezi, İskenderiye ve Antakya İslam Devleti tarafından ele geçirildikten sonra Hristiyanlık’ta sadece Roma ve İstanbul merkez olarak kalmıştı. Bu da ileride iki merkez arasında yetki konusunda çekişmelere sebep olacaktı.

MS. 726 yılında Doğu Roma İmparatoru 3. Leo, ikon ve resimleri yasaklatmıştı. Bu döneme İkonoklazma dönemi denir. Bu durum Roma ve İstanbul arasında ilk büyük probleme neden olmuştu. Roma Episkoposu yani Papa bu yasağa karşı çıkmıştı ve büyük tartışmalar başlamıştı. Bu da Roma Kilisesi’nin İstanbul Kilisesi’nden uzaklaşmaya başlamasına neden olmuştur.

MS. 751 yılında o dönem Doğu Roma İmparatorluğu sınırlarında bulunan Roma kuzeyden gelen barbarlar tarafından istila edilme tehlikesi oluştu. Doğu Roma İmparatorluğu’ndan yardım istemekten kaçınan Papa bugünkü Fransa ve Almanya’da oluşmuş olan Frankia krallığından yardım istedi ve Frankia kralı yardımlarıyla Roma’yı Papa’nın önderliğinde özgür bir ülke yaptı. Bu şekilde Roma Kilisesi Doğu Roma İmparatorluğu’ndan özgür kalmıştı. Bu durum batı ve doğu kiliselerinin birbirinden biraz daha uzaklaşmasına neden olmuştu. O dönem Frankia kralı olan Şarlman ve Papa yakın ilişkiler içerisindeydi. MS. 800 yılında Papa Şarlman’ı Doğu Roma İmparatorluğu’na rağmen Roma İmparatoru olarak kutsadı ve bu durum Şarlman’a kendi imparatoruluğunu büyütmesi ve koruması için ruhsal bir yetki verirken Papalık da siyasi koruma elde etmişti. Bu durum yasal olarak Roma İmparatoru olan Doğu Roma İmparatoru’nu kızdırmıştı ve batı ve doğu kilisesi için onarılamayacak zararlar vermişti. Siyasi olarak doğu ve batı ne kadar ayrı olsa da teorik olarak tek bir kilise vardı. MS. 863 yılında Doğu Roma İmparatoru İstanbul Patriği’ni seçtiğinde Papa buna karşı gelmişti. Bu atamanın kendisi tarafından yapılması gerektiği konusunda ısrar etmişti. Sonrasında doğu ve batı kiliseleri arasında küçük teolojik farklılıklar oluşmaya başladı.

1053 yılında Papa İtalya topraklarında bulunan Doğu Roma İmparatorluğu topraklarındaki kiliselerin Batı Kilisesi’nin ibadet anlayışını benimsemeleri konusunda zorlamıştı. Bu durum İstanbul Patriği’ni kızdırdı ve Patrik İstanbul’da bulunan Batı kiliselerini kapattırdı. 1054 yılında sonra Papa İstanbul Patriği’ni ve Doğu Kilisesi’ni aforoz ettiğini duyurdu. Bunun karşılığında İstanbul Patriği de Papa’yı Batı Kilisesi’ni aforoz ettiğini duyurdu. Bu şekilde Batı ve Doğu Kilisesi tamamen ayrılmıştı.

Batı kilisesi kendine Katolik ismini verdi. Katolik kelimesinin anlamı “evrensel”dir. Doğu kilisesi kendisini Ortodoks olarak adlandırdı. Ortodoks kelimesi “doğru” anlamına gelir.

Protestanlık:
1054’ten sonra Vatikan Avrupa’da hem siyasi, hem askeri anlamda bir çok krallıktan daha güçlü hale gelmişti. Bu güç Vatikan’ı ruhsal bir otoritenin yanında siyasi bir otoriteye çevirmişti. Tüm Avrupa’da toplanan vergilerle halk fakirleşirken kilise zenginleşmeye başlamıştı. Bu dönemde kilise doktrinlerinde de değişimler görünmeye başlamıştı. 1300’lü yıllarda İngiltere’de bir rahip olan John Wycliff, Vatikan’ın bazı doktrinlerine karşı çıkmaya başlamıştı. En önemlisi sadece Latince yazılan ve Latince okunabilen Kutsal Kitap’ı İngilizceye çevirmek istemişti ve bu o dönemde kilise tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştı. Wycliff’in bu düşünceleri büyük toplulukları harekete geçirmeye yetmemişti ama yaklaşık yüz yıl sonrasında başka bir rahip bunu başaracaktı.

1504 yılında Martin Luther adında Alman bir rahip özellikle Katolik inancı olan Araf ve Endüljans (günahların temizlenmesi için gerekli olan tövbe ve uygulamaları) kavramlarına karşı 95 maddelik bir tezi Wittenberg Katedralinin kapısına yapıştırmıştı. Martin Luther’in iddiası şuydu: “Kurtuluş sadece İsa Mesih’e imanla gelir” İyi işlerle kurtuluşun olamayacağını ve Araf (öldükten sonra cennete girmeden önce günahların cezasının ödendiğine inanılan yer) diye bir kavramın olmadığını iddia etti. Bu Vatikan’ı hiç hoşnut etmedi ve Luther aforoz edildi. Luther’in takipçileri ise bu konuda ısrarcı olarak bu düşüncelerini yaydı. Kısa sürede özellikle Batı ve Kuzey Avrupa’yı kapsayan isyanlar ortaya çıktı ve bugün bizim bildiğimiz Reformasyon hareketi başlamış oldu. Martin Luther sadece kurtuluş ile ilgili öğretişlere karşı çıkarken kısa bir süre sonra başka teologlar farklı Katolik öğretişlere karşı çıkmaya başladılar ve bizim bugün bildiğimiz Protestan mezhebi ortaya çıktı.

Katolik – Ortodoks – Protestan Teolojik Farklar:
Bu üç büyük mezhep Hristiyan olarak aynı temel inançlara sahipler ancak bazı detaylarda farklılık gösterirler. Aşağıda hangi konularda farklı inanışlara sahip olduklarını görebilirsiniz:

Elçisel Ardıllık:
Elçisel Ardıllık inanışı İsa Mesih’ten elçilerine, elçilerinden episkoposlara ve onlardan da rahiplere bir yetki aktarımı anlamına gelir. Bu inanışa göre yetki bu sırayla geldiği için kilisedeki atamalar ancak episkoposlar tarafından yapılır. Dolayısıyla sakramentler (vaftiz, ekmek – şarap ayini, evlilik vs.) ve öğretiş ancak bu atanmış kişiler tarafından uygulanır. Katolik ve Ortodoks kiliseleri bu kavrama inanırken, Protestan kiliseler genel olarak buna inanmazlar. Ancak Protestan kiliseleri arasında da bu sisteme göre yönetilen kiliseler vardır. Katolik kiliselerinde rahipler evlenemezken, Ortodoks kiliselerinde rahipler evlenebilir. Protestan kiliselerinde böyle bir kural yoktur.

Papa:
Katolik Kilisesi Papa’nın dünyadaki tüm kiliselerin önderi olduğuna inanırlar ve özellikle Papa’nın yanılmazlığı ilkesini önemserler. Ortodoks ve Protestan kiliseleri buna kesinlikle inanmazlar.

Vaftiz:
Katolik Kilisesi çocukları vaftiz eder ve belirli bir yaştan sonra inanç ikrarı ile kilisenin tamamen bir üyesi olurlar. Ortodoks Kilisesi de çocukları vaftiz eder ancak bu vaftizle birlikte çocuklar kilisenin beklemeden bir üyesi olurlar. Protestan kiliselerinin genelinde çocuk vaftizi yoktur; ancak bu uygulamaya inanan Protestan kiliseleri de vardır.

Araf ve Endüljanslar:
Katolik Kilisesi Araf (geçici mekan) ve endüljans (günahların eylemle temizlenmesi) kavramlarına inanırlar. Araf kişilerin Cennet’e gitmeden önce günahlarının bedelini ödeyip temizledikleri geçici mekanın adıdır. Ortodoks ve Protestan kiliseleri bu kavramlara inanmazlar.

Meryem:
İsa Mesih’in annesi Bakire Meryem Katolik ve Ortodoks kiliselerinde günahsız, sonsuz bakire (İsa Mesih’ten başka çocuğu olmadığına olan inanış) ve İsa Mesih tarafından göğe alındığına inanırlar. Protestan kiliseleri Meryem’i seçilmiş, önemli bir karakter olarak görmekle beraber günahsız, sonsuz bakire ve göğe alınmasına inanmazlar.

Kutsal Kitap:
Katolik ve Ortodox kiliseleri Kutsal Kitap ve kilise geleneklerini eşit bir şekilde ilahi bilgi ve yetki kaynağı olarak görürler. Protestan kiliselerinin geneli sadece bu yetkinin sadece Kutsal Kitap’ta olduğuna inanırlar.

Sanat:
Katolik Kilisesi binalarında resim, heykel, fresko gibi sanat eserleri kullanırken, Ortodoks Kilisesi sadece resim ve mozaik kullanırlar. İki kilise geleneğinde bu sanat eserleri İsa Mesih, azizler, Kutsal Kitap sahneleri resmedildiği için bu sanat eserleri kutsal kabul edilir. Protestan kiliselerinde böyle bir inanış yoktur.

Rab’bin Sofrası Töreni:
Rab’bin Sofrası töreni, Evkaristya ya da Komünyon olarak adlandırılır. İsa Mesih’in çarmıha gerilmeden önce öğrencileriyle yemiş olduğu son akşam yemeği ve burada İsa Mesih’in sözlerinden dolayı ibadetlerde önemli bir yere sahiptir. Ortodoks ve Katolik kiliseleri bu törende ekmek ve şarabın gerçek dönüşümüne ve İsa Mesih’in bu tören süresince masadaki gerçek varlığına inanırlar. Protestan kiliselerinin genelinde bu tören sadece simgeseldir.

Kaynak: https://www.kutsalkitap.org/katoliklik-ortodoks-protestanlik/